ŞÜKÜR SECDESİ
Şükür secdesi sünnetle
sabittir.
Şükür secdesinin sevgili
Peygamberimiz (s.a.v) tarafından da yapılmış olduğu, şu rivayetten açıkça
anlaşılmaktadır: "Ümmetim için Rabbimden dilek ve şefaatte bulundum. Bana
ümmetimin üçte birini bağışladı. Şükür için Rabbime secde ettim. Sonra başımı
secdeden kaldırıp yine Rabbimden dilekte bulundum. Bunun üzerine bana ümmetimin
diğer üçte birini bağışladı. Şükür için Rabbime secde ettim. Sonra başımı
secdeden kaldırıp yine Rabbimden dilekte bulundum. Bunun üzerine bana son üçte
birini bağışladı. Ben de Rabbime şükretmek için secdeye vardım. "(Ebu
Davud, Cihad, 174)
Bir nimetin ele geçmesi,
arzulanan bir şeye kavuşulması veya bir musibetin kalkması anında şükür secdesi
yapmak sünnet olduğu gibi, bedeni veya mali bir musibete maruz kalmış bir kişi
görüldüğünde benzer bir musibete maruz kalmadığımız için yahut aleni olarak
günah ve masiyet işleyen biri görüldüğünde benzer duruma düşmediğimiz için
şükür secdesi yapmamız sünnet olur. Alenen yapılması ise müstehaptır.
Şükür secdesi, aynen
tilavet secdesi gibidir. Ancak secdede "Sübhane rabbiye'l-a'Ia"
dedikten sonra; "Elhamdü lillahi hamden yuvafi niamehu ve yükafi
mezidehu" ve "Elhamdü lilllahi ala kulli hal" denmesi evladır.
Sonraki için tıkla:
MUĞNİ’L-MUHTAC’DA:
ŞÜKÜR SECDESİ